Patron Olmanın Avantaj Zannedilen Dezavantajları

Patron olmak, namı diğer kendi işinin sahibi olmak her daim üst düzey, gıpta edilen, herkesin olmak istediği bir konumdur. Patron kelimesini duyduğumuz anda aklımıza korkulası ve bol paraya sahip kişi gelir, ki Türk Dil Kurumu dahi patron kelimesinin anlamları arasına “Sözü geçen paralı kimse” açıklamasını yazmıştır.

Baştan belirtelim, burada söz konusu patronluğu, internette sıkça gördüğümüz “lider dediğin böyledir, patron dediğin böyledir” kıyaslaması yapılarak gösterilen patronluk modeliyle karıştırmayalım. Burada patronluğu sıkça gördüğümüz avantaj niteliğindeki durumlar ile ele alıyoruz.

Hani “davulun sesi uzaktan hoş gelir” denilir ya, bakalım yakından da hoş gelir mi, empati yaparak bakalım…

İş Veren Olmak

İş görüşmelerinde koltuğun bir tarafında iş veren olarak oturmak her daim koltuğun diğer tarafında iş arayan olarak oturmaktan daha rahat gibi görülür. İş arayan olarak, iş verene kendimizi beğendirme çabası, bunun sonucunda çalışmaya başlayarak para kazanma imkanına sahip olmak patronun iki dudağının arasındadır. Elbette bunun avantajı gözardı edilemez fakat iş veren olup işi alacak elemanı belirlemekte sanıldığı kadar kolay ya da keyifli bir durum değildir.

Öncelikle iş arayan ne kadar bir işe ihtiyaç duyuyorsa, iş verende en az o kadar işi layıkıyla yapacak birine ihtiyaç duymaktadır. Sunduğu iş imkanı için gelen onlarca başvuru arasından işi için çalışacak en ideal kişiyi seçmeli, ardından aldığı karardan dolayı bunun sıkıntısını yaşamamalıdır.

İş arayan, işi aldıktan kısa bir süre sonra başka bir iş bulup işten ayrılması durumunda bu kendisi için çok ciddi bir soruna neden olmayacaktır fakat bu durum iş veren açısından ciddi sıkıntı anlamına gelmektedir. Tekrar iş ilanı vermek, tekrar başvurular almak, tekrar iş görüşmeleri yapmak, tekrar bürokratik işlemler yapmak, tekrar işe aldığı elemanın işe alışma sürecinin neden olduğu harcanan paraya oranla verimlilik kaybı yaşamak gibi bir çok sıkıntı yaşaması söz konusudur.

Çalışma Saatleri, Tatil ve İzinler

Bir çok çalışanın ortak sorunu çalışma saatlerinin fazlalığı, tatil zamanının belirsizliği ya da yetersizliği, acil ya da ihtiyaç duyduğu bir zamanda izin alması her daim bir dert olmuştur. Fakat uzaktan bakıldığında patron olunduğunda böyle bir durumun söz konusu olmadığı görülür. Patron istediği saatte işe gelir, istediği saatte çıkar, istediği zaman, istediği kadar tatil yapar.

Bu çok büyük oranda yanlış bir bakış açısıdır. Çünkü patron, işlerinin sağlıklı ilerleyebilmesi için sürekli işinin başında olması gereklidir. Çoğu çalışan mesai saatleri dışında ya da tatilde olduğunda işi düşünmez. Fakat patronun mesai saati diye bir kavramı yoktur. Gece gündüz işini düşündüğü gibi, rahatlamak için çıktığı tatilde dahi işlerin yolunda gidip gitmediği düşüncesinin rahatsızlığını yaşar.

Korkulan Kişi Olmak

Bir çok kişi için patron korkulan kişidir. Çünkü çalışmaya ve para kazanmaya ihtiyacı olan bir çalışanın, çalışmaya devam edip etmeme, daha fazla maaş alıp almama kararı tamamen patrona bağlıdır.

Her ne kadar yeni nesil, anlayışlı patron modeli yaygınlaşmaya başlasa da korkulan patron modeline sahip bir çok patron görülmektedir. Çoğu zaman bir patronu, korkulan patron olmaya çalışanlar zorlar. Çünkü maalesef bir çok kişi iyi niyeti, anlayışı, özveriyi suistimal ederek, yapması gerekenleri yapmamakta ve iş yerinin sahip olması gereken düzen ve işleyişe zarar vermektedir. Bunun önüne geçmek içinde bir çok patron en klasik ve garanti yol olan korkulan patron modelini tercih etmek durumunda kalır.

Yükseklerde Olmak

Maddi ve manevi bakımdan yükseklerde olmak elbette her zaman gıpta edilesi ve olunmak istenilen bir noktadır. Herkes, bir çok kişiden daha fazla itibar sahibi olmak, saygı görülmek, yüksek oranda maddiyata sahip olmak ister. Fakat herkes düşebilir…

Peki yükseklerden düşmek mi daha fazla ölümcüldür yoksa aşağılarda olup düşmek mi? Bugün bir işte çalışıp, zar zor geçimini sağlayan, standart bir itibara sahip biri olarak işsiz kalmanız elbette bir sorundur. Fakat bu sorunu bir süre sonra yeni bir iş bularak çözebilir, hayatınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. İtibar gören, rahat geçimini sağlayan, kendi işinin sahibi biriyken, kurduğu işin batması nedeniyle aranmayan, sorulmayan, zar zor geçimini sağlayan biri olmak bir çok kişi tarafından ciddi bir sorun teşkil etmektedir. İşte patron olup yükseklerde olan kişiler aynı zamanda düşmeninde riskini ve stresini yaşayan kişilerdir. Kaldı ki ülkemizde sıkça ekonomik krizlerin meydana geldiğini düşünecek olursak bu risk ve stres ülkemizde daha fazla yaşanmaktadır.

Sevilen ve Sayılan Kişi Olmak

Korkulan kişi olmak ve yükseklerde olmak maddeleri ile sevilen ve sayılan kişi olmak birbiriyle benzer bir durumdur. Patronların etrafında hep ona yaranmaya çalışan, sevgi ve saygı gösterisinde bulunan kişiler vardır. Bunları görünce elbette herkes o konumda olmak ister.

Peki bir an olsun resmin diğer tarafına bakıldığında aynı şey görülmekte midir? Yani saygı ve sevgi gösteren kişiler, patronun kişiliğine, düşünce yapısına ve fikirlerine mi yoksa cebindeki paraya ve sahip olduğu güce mi sevgi ve saygı göstermektedir? Cebinde parası ve sahip olduğu güç olmaması durumunda aynı sevgi ve saygı gösterilecek midir? Böyle olmayacağını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla çıkar amaçlı , yalan sevgi ve saygı gösterilmesi çokta bir anlam ifade etmemektedir. Tabi bu “patronların etrafındaki herkes yalancı ve çıkarcıdır” anlamına gelmez. Gerçekten patronun kişiliği ve düşünceleri için yanında olan, parası ve gücü olmasa dahi yanında olacak kişilerde vardır. Fakat patron için yalan sevgi ve saygı gösterenlerin fazlalığından, gerçek sevgi ve saygı gösterenleri görmek zordur.

Para Kazanmak

Hiç şüphesiz patron olmak, kendi işinin sahibi olarak çok para kazanmak anlamına gelmektedir. Standart bir firmada çalışan kişi asgari ücret alması durumunda, şirketin kasasına o ay örneğin 5.000 TL giriyorsa, bunun asgari ücret kadarının kendi cebine, kalan miktarın tamamının patronun cebine girdiğini düşünür. Dolayısıyla o ay kazanılan paranın 4’te birini kendisi, 4’te 3’ünü patronun aldığını düşünerek, yaptığı iş ve aldığı para neticesinde haksızlığa uğradığını zannedebilir.

Fakat bu çok yanlış bir düşüncedir. Çünkü o ay şirkete giren paranın tamamı patronun cebine girmemektedir. Her şeyden önce çalışan cebine koyduğu miktar kadar para kazandığını zanneder fakat aslında patron kendisi için sağlık sigortası, işsizlik sigortası gibi bir çok ciddi ücreti çalışan adına devlete ödemektedir. Bunun yanı sıra kazandığı her paranın bir kısmını devlete vergi olarak ödemektedir. İş yerinin muhasebeci, kira, elektrik, su, telefon, internet, tanıtım ve daha saymakla bitmeyen diğer giderleri göz önüne alındığında, bazen patronun o ay kazanılan paranın, çalışanın cebine soktuğundan çok daha azını cebine sokması gerekebilir.

SONUÇ

Elbette yazının geneline bakarak patronları mazlum, aslında zor durumda olan, üzülesi kişiler olduğunu düşünmeyelim. Amaç sadece patron olmanın her açıdan mükemmel olmadığını da düşünmek. Yoksa çalışanlarının hakkını yiyen, bunun neticesinde zevki sefa içinde yaşayan, kendisine her şeyin müstahak olduğu, boyları posları devrilesice bir çok patronda var. Umarım hiç bir girişimci o patronlar gibi olmaz, hiç bir çalışanda o patronların iş yerinde çalışmak zorunda kalmaz.

Tolgahan Öz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.